Madde 166: Evlilik birliğinin sarsılması

VI. Evlilik birliğinin sarsılması

Madde 166 – (1) Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

(3) Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

(4) Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

İlgili Yargıtay Kararları

1-) Eşini sözlü olarak aşağılayan ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddet uygulayan diğer eş, evlilik birliğinin temelinden sarsılması yönünden kusurludur.

Y. 2. H.D. T: 05.11.2019, E: 2019/6157, K: 2019/10856

“…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşini “Sen ancak benim paramla varsın, sen ben yoksam hiçsin” diyerek aşağıladığı ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddetinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-karşı davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir. O halde davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

2-) Ortak çocuklara hakaret etmek, eşinin ailesini istememek ve aile sırlarını başkalarıyla paylaşmak boşanma sebebidir.

Y. 2. H.D. T: 28.01.2021, E: 2020/6186, K: 2021/782

“Davacı erkeğin açtığı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilerek boşanma ve fer’ilerine hükmedilmiştir. Hükme karşı davalı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi, davacı erkeğin tam kusurlu olduğundan bahisle, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Hüküm, davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; dosyanın tetkikinden davacı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurulmamak suretiyle kesinleşen eşini kovma, tehdit etme ve eşinin ailesine “Gelin kızınızı alın, öldürmemi mi bekliyorsunuz, boşayacağım” deme kusurlu davranışları yanında, ortak konutun satılmasına karşı çıkan eşine şiddet uygulama, eşinin ve çocuklarının rızası hilafına İstanbul’dan Sivas’a tayin isteme, taraflar arasında yaşanan son olay sonrası eşini kovduktan bir süre sonra kadın eşin eve dönmesi üzerine evden ayrılma şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlarının bulunduğu; davalı kadının da ortak çocuklara hakaret ettiği, eşinin ailesini istemediği ve aile sırlarını çevresi ile paylaştığı anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.”

3-) Evlilik birliği süresince eşine sürekli olarak fiziksel şiddet uygulayan diğer eşin affedildiğinden bahsedilemez.

Y. 2. H.D. T: 29.09.2021, E: 2021/4369, K: 2021/6625

“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı erkeğin evlilik birliği süresince değişik zamanlarda ve süreklilik arz eder şekilde eşine fiziksel şiddet uyguladığı bu itibarla davacı kadının davalı erkeği affettiğinden bahsolunamayacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir. O halde davacı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

4-) Bir eşin diğer eşe fiziki şiddet uygulaması, hakaret etmesi ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmemesi, taraflar arasında ortak hayatın temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğunu gösterir.

Y. 2. H.D. T: 13.10.2010, E: 2009/14611, K: 2010/16806

 

“Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı-karşılık davacının eşine fiziki şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşılık davalı tarafından açılan davanın kabulü ile boşanmaya (TMK md. 166/1) karar verilecek yerde, davanın niteliği gereği araştırılması gerekmeyen bir konuda kesin mehile uyulmadığından bahisle reddi doğru görülmemiştir.”

5-) Taraflar arasında sadakat yükümlülüğünün ihlali, tehdit ve fiziksel şiddet gibi durumların bulunması ortak hayatın temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğunu gösterir.

Y. 2. H.D. T: 26.11.2018, E: 2017/3495, K: 2018/13446

“Mahkemece davalı-karşı davacı kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebi uyarınca Türk Medeni Kanunu 166/1 maddesi hükmüne dayanarak açılan boşanma davasının reddine, davacı-karşı davalı erkek tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebi uyarınca Türk Medeni Kanunu 166/1 maddesi hükmüne dayanarak açılan boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin eşini tehdit ettiği ve eşine fiziksel şiddet uyguladığı, davalı-karşı davalı kadının ise sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ispatlanmıştır. Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı kadın davacı-karşı davalı erkeğe nazaran ağır kusurlu olup evlilik birliğinin devamının taraflar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı, Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı kadın da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK m. 166/1-2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile kadının davasının reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

6-) Evlilik birliği görevlerini yerine getirmeme, eş veya çocukla yeterince ilgilenmeme, birlikte yaşamaktan kaçınma ve haklı neden olmadığı halde yatakları ayırma durumlarında evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilir.

Y. 2. H.D. T: 06.04.2022, E: 2022/1726, K: 2022/3306

 

“Yasada evlilik birliğinin sarsılması başlığı altında ise; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir (TMK m. 166/1) ” şeklinde genel boşanma sebebi yer almaktadır. Eylemli ayrılık adı altında özel/ayrı bir boşanma sebebi ise düzenlenmemiştir.

Ancak, somut olayın özelliğine göre, çok uzun süreli eylemli ayrılıkların, genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle (TMK m. 166/1) açılmış davalarda değerlendirilmesi gerekir. Buna engel olacak yasal bir düzenleme yoktur. Dairemizin, “… Tarafların beş yıllık evlilikten sonra sık sık kavga edip ayrıldıkları son olarak ayrıldıkları ve tanık beyanıyla 5-10 seneden beri bir araya gelmedikleri anlaşılmıştır. Karı-Kocanın ortada önemli bir neden ve taraflardan birinin belirgin kusuruna dayalı olmaksızın belirtilen uzun süre bir araya gelememeleri taraf vekillerinin beyanlarıyla da 2 yıldır evlilik birliğini fiilen tatil ettikleri bu nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve tarafların yeniden bir araya gelmelerinin mümkün olmadığı anlaşıldığından davacının karar düzeltme isteğinin kabulüyle Dairenin 6.11.2000 gün 11614-13566 sayılı bozma kararının kaldırılmasına, ve hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” yönündeki kararı da bizi aynı sonuca götürmektedir (Y.2.HD., 29.01.2001, E: 2001/247-K: 2001/1369).

Çünkü, eylemli ayrılık sırasında da eşlerin birbirlerine karşı yukarıda belirtilen tüm yükümlülükleri devam etmektedir (TMK m. 185,186,322,327). Oysa, eylemli olarak ayrı yaşayan eşlerin bu yasal yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiklerini söylemek çok zordur. Diğer bir anlatımla, eşlerin birlikte yaşamayı reddetmeleri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüğün ihlali olup boşanma sebebi oluşturur (KILIÇOĞLU, Ahmet M. : Aile Hukuku, Ankara 2016, s.138).

Dairemizin içtihatlarına göre, bir boşanma davasında eşlerin ileri sürdüğü “birlik görevlerini yerine getirmeme”, eş veya çocukla yeterince ilgilenmeme”, “birlikte yaşamaktan kaçınma”, “haklı neden olmadığı halde yatakları ayırma” gibi evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülüklerin ihlali niteliğindeki olguların kanıtlanması durumunda, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilip boşanmaya karar verilirken, çok uzun süre ayrı yaşayan ve bu nedenle evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin hiçbirini yerine getirmeyen eşlerin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını kabul etmek ve boşanma davalarının reddine karar vermek, Türk Medeni Kanununun benimsediği boşanma hukuku ilkelerine uygun olamaz. Yıllarca ayrı yaşayan eşleri, yasa zoruyla bir araya getirmek de mümkün değildir. Ayrıca, yasanın “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar” (TMK m.185/3) yönündeki açık ve emredici hükmüne karşın, sadace sadakat yükümlüğüne aykırılık ile eşlerin birbirlerine yardımcı olmama olgularını evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) nedeni sayıp, aynı maddede yer alan “birlikte yaşama zorunluluğunu” görmezden gelmek, yasanının sözüne ve özüne uygun düşmez.”