Madde 164: Terk nedeniyle boşanma

IV. Terk

Madde 164 – (1) Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

(2) Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

İlgili Yargıtay Kararları

1-) Eşinin eşyalarını ortak konuttan dışarıya atan ve eşini ortak konuta almayan eş, eşini terke zorlayan eş konumundadır.

Y. 2. H.D. T: 19.06.2018 E: 2016/20367 K: 2018/7630

“Dava, terk hukuki sebebine dayanmakta olup (TMK m. 164), davacı erkek usulüne uygun ihtara rağmen, davalı kadının sebepsiz olarak ortak konuta dönmediğini ileri sürerek boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir. Türk Medeni Kanunun 164. maddesi gereğince, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Terk eden eşin, bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Diğerini, ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davacı erkeğin, davalı kadının eşyalarını ortak konuttan dışarıya attığı, bunu birden fazla kez yaptığı, ayrıca davalı kadını ortak konuta almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı erkek terkedilen değil, eşini terke zorlayan eş konumunda olup, Türk Medeni Kanununun 164. maddesinin koşulları gerçekleşmemiştir. O halde davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”

2-) Terk nedeni ile açılan boşanma davasında davalının terkte haklılığını değil, eve dönmemekte haklı olduğunu kanıtlaması gerekir.

Y. 2. H.D. T: 21.11.2011, E: 2010/18117, K: 2011/19104

“Terk nedeni ile açılan boşanma davasında davalının terkte haklılığını değil, eve dönmemekte haklı olduğunu kanıtlaması gerekir. Davalı 04.06.2007 tarihinde evi terk etmiş, davacı koca 15.05.2008 de ise ihtar isteğinde bulunmuştur. Kovulma hadisesinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra davacının usulüne uygun şekilde ihtarına uymayan davalı kadın eve dönmemekte haklılığını kanıtlayamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında Türk Medeni Kanununun 164. maddesi uyarınca açılan davanın kabulü yerine yazılı gerekçeyle reddi doğru bulunmamıştır.”

3-) Eşinin, hastalığıyla ilgilenmemesi, sürekli emirler vermesi ve “onu alın başımdan götürün” demesi üzerine evi terk eden kişi, terke zorlanan eş konumunda olup terk nedeniyle boşanma sebebinin koşulları oluşmamıştır.

“Davacı-karşı davalı erkek terk hukuki sebebine (TMK md. 164), davalı-karşı davacı kadın da evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine (TMK md. 166/1) dayanarak karşı boşanma davası açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacı-karşı davalı erkeğin davasının kabulüne, davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının reddine karar verilmişse de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin, kadının hastalığı ile ilgilenmediği ve hastalandığında kadının komşuları tarafından hastaneye götürüldüğü, eşi gibi görmeyip sürekli emirler verdiği ve “onu alın başımdan götürün” dediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, davalı-karşı davacı kadın terke zorlanan eş konumunda olup, erkeğin davası yönünden TMK md. 164 koşulları oluşmamıştır. O halde davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddi davalı-karşı davacı kadın davasının kabulü gerekirken, erkeğin açtığı terk nedenine dayalı boşanma isteminin kabulü ile kadının davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”

 

4-) Diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş “terk eden eş” konumunda olmakla, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır.

Y.H.G.K. T: 04.11.2009, E: 2009/2-402, K: 2009/484

“…Bu açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı kadının gösterdiği tanıkların beyanları ve dosya kapsamına göre, davacı eşin davalı olan eşini ortak konutu terke zorladığı gibi, ortak konutun anahtarını değiştirmek suretiyle eve dönmesini engellediği de sabittir.


Bu olgu ile yukarıda açıklanan “Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.” şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı eşin gerçekte iddia ettiği gibi “terk edilen” değil, “terk eden” eş olduğunun kabulü gerekir.


Durum bu olunca davacının, terk edilen eşe ait bulunan terke dayalı boşanma davası açma hakkı da bulunmamaktadır.


Tüm bu açıklamalar ışığında; davanın reddi sonucu itibariyle doğru ise de, yerel mahkemenin gerekçesi usul ve yasaya uygun olmadığından, direnme kararının yukarıda ayrıntısıyla açıklanan şekilde terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin dava açma hakkının bulunmaması nedeniyle davacı eşin taraf sıfatı bulunmadığından davanın reddi gerektiği yönündeki değişik gerekçe ile onanması gerekmiştir…”

Madde 165: Akıl hastalığı

V. Akıl hastalığı

Madde 165- (1) Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

İlgili Yargıtay Kararları

1-) Akıl hastalığının mevcut olup olmadığı ve geçmesine olanak bulunup bulunmadığı  resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmelidir.

 Y. 2. H.D. T: 19.06.2018, E: 2016/20096, K: 2018/7542 :

”…Davacı kadının boşanma davası, akıl hastalığı (TMK.m.165) hukuksal sebebine dayanmaktadır. Türk Medeni Kanununun 165. maddesi gereğince boşanma kararı verilebilmesi için, eşlerden biri akıl hastası olmalı, bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmiş olmalıdır. Davalının, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesince kısıtlandığı anlaşılmaktadır. Boşanma davasında, davalının durumu hakkında bir rapor alınmamıştır. Davalının ruhsal rahatsızlığı ve bu hastalığın geçmesine tıbben olanak bulunup bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmeden, çekilmezlik unsurunun sadece tanık beyanlarıyla tespiti yoluna gidilemez. Akıl hastalığının evlilik birliğini diğer eş bakımından çekilmez hale getirip getirmeyeceği, hastalığın türü ve derecesiyle de yakından ilgilidir. Bu bakımdan “çekilmezlik” olgusu tıbbi tanıya da bağlıdır. Öyleyse, davalının tam teşekküllü resmi sağlık kuruluşuna sevk edilip, davalıda mevcut akıl hastalığının geçmesine olanak bulunup bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmeli ve hastalığın evlilik birliğini çekilmez hale getirip getirmediği hususu buna göre değerlendirilmelidir. Açıklanan bu hususlar araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.”

2-) Akıl hastalığının iyileşmesine olanak bulunmaması ‘akıl hastalığı’ nedeniyle boşanmak için yeterli olmayıp, akıl hastalığının diğer eş için çekilmez hale geldiğinin  kanıtlanması gereklidir.

Y. 2. H.D. T: 04.04.2016, E: 2016/3039, K: 2016/6752 :

”…Dava, akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 165. maddesi uyarınca, eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanarak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir….Hastanesinden alınan resmi sağlık kurulu raporunda davalının hastalığının iyileşmesine olanak bulunup bulunmadığı ile ilgilidir. Davalının akıl hastalığının diğer eş için çekilmez hale geldiğinin ayrıca kanıtlanması gerekir. Davacı vekilinin bu konuda tanık veya başka bir delil göstermemiş olması karşısında, çekilmezlik hali kanıtlanamamıştır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”

3-) Resmi sağlık kurulu raporunda; mevcut akıl hastalığının iyileşmesine olanak bulunup bulunmadığı hususuyla ilgili bir değerlendirme yapılmamışsa, ilgili rapor yetersiz olup, hüküm vermeye elverişli değildir.

Y. 2. H.D. T: 31.05.2018, E: 2018/3075, K: 2018/7120 :

”…Davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı olarak açtığı boşanma davasını 28.12.2015 tarihli duruşmada ve 28.01.2016 tarihli dilekçesi ile ıslah ederek akıl hastalığı  (TMK. m. 165) sebebiyle boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir. Akıl hastalığı sebebiyle ( TMK m. 165) boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır (TMK. m. 165). Mahkemece akıl hastalığı hukuki sebebi ile boşanmaya ( TMK m. 165) karar verilmiş ise de; …Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulundan alınan 23.10.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda, davalının akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı yönünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır Bu durumda alınan rapor Türk Medeni Kanununun 165. maddesi kapsamı karşısında yetersiz olup hüküm vermeye elverişli değildir. O halde davalı erkek hakkında tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden Türk Medeni Kanununun 165. maddesi gereğince, davalı erkeğin akıl hastası olup olmadığı, mevcut bir hastalık varsa bu hastalığın diğer eş yönünden çekilmezlik unsuru taşıyıp taşımadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı konusunda sağlık kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir.”

4-) Akıl hastalığı sebebiyle boşanmada, hükme esas alınan raporun ‘sağlık kurulu raporu’ niteliğine haiz olmaması bozmayı gerektirir.

Y. 2. H.D. T: 10.02.2014, E: 2013/19927, K: 2014/2253 :

”…Türk Medeni Kanununun 165. maddesi; ” Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.” hükmünü taşımaktadır. Davalının akıl hastalığının geçmesine olanak bulunup bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmemiştir. Bu yön dikkate alınmaksızın, sağlık kurulu raporu şeklinde düzenlenmeyen rapora itibar edilerek eksik soruşturma sonucu hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”

5-) Akıl hastalığının iyileşip iyileşmeyeceği hususunda, sağlık kurulu raporları arasında çelişki bulunmakta ise; ilgili raporların Adli Tıp Kurumuna gönderilerek raporlar arasındaki çelişkinin Adli Tıp Genel Kurulunun görüşü alınmak suretiyle giderilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir.

Y. 2. H.D T: 25.12.2018, E: 2018/6873, K: 2018/15347

”…Davacı erkek tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinde düzenlenen genel boşanma sebebine dayalı olarak açılan davaya ıslah yoluyla akıl hastalığına dayalı (TMK m.165) boşanma davası olarak devam edilmiş ve davacı erkek tarafından davalı kadının ruhsal rahatsızlığı olduğu ileri sürülmüştür. Davalı kadının …..Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/646 esas, 2012/1114 karar ve 08.11.2012 tarihli ilamı ile kısıtlanmış olduğu görülmüştür. Sulh Hukuk Mahkemesinde kısıtlanma kararına dayanak yapılan …. Devlet Hastanesinin 27.06.2012 tarihli sağlık kurul raporunda davalı kadının “akli dengesinin akıllıca yaşam sürmesi için yeterli olmadığı, sürekli yardıma muhtaç olduğu, hastalığının sürekli olduğu ve vasi tayini gerektiği” belirtilmiştir. Dosya içerisinde bulunan, 24.11.2017 tarihli Adli Tıp Gözlem İhtisas Dairesinin raporunda davalı kadının “…tespit edilen kronisite kazanmış akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş yönünden çekilmez hale getireceği ve bu haliyle iyileşmesinin tıbben beklenmediği” belirtilmiştir. Diğer yandan Adli Tıp 4.İhtisas Kurulunun 08.03.2018 tarihli sonuç raporunda davalı kadının akıl hastalığının “…ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirecek mahiyette olup, düzenli takip ve tedavi ile iyileşme beklenebileceği tıbbi kanaatine varıldığı” belirtilmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı kadının hastalığının iyileşmesinin mümkün olup olmadığı konusunda raporlar arasında çelişki vardır. 2959 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 15 maddesinin (f) bendi “Adli Tıp İhtisas Kurulu ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüş arasında ortaya çıkan çelişkiler Adli Tıp Genel Kurulunca incelenir ve kesin karara bağlanır” hükmünü getirmiştir. O halde, mahkemece tüm dosya, raporlarla ve daha önceki tedavi evrakları ve Sulh Hukuk Mahkemesi dosyası ile birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek raporlar arasındaki çelişkinin Adli Tıp Genel Kurulunun görüşü alınmak suretiyle giderilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.”