Madde 167: Boşanma Davası Konusu

I. Konusu

Madde 167- (1) Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.

İlgili Yargıtay Kararları

1-) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davasında, talep daraltılarak ‘ayrılık kararı’ verilmesi istenebilir.

2.H.D. T: 17.07.2007, E: 2006/15445, K: 2007/11393

”…1-Davacı evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine ( TMK. md. 166/1-2) dayalı olarak boşanma davası açmış, daha sonra talebini daraltarak ayrılık kararı verilmesini istemiştir. Şu halde dava yalnızca ayrılığa ilişkindir. Dosya kapsamından ve mahkemenin kabulünden de anlaşılacağı üzere boşanma sebepleri kanıtlanmış, ayrılık koşulları oluşmuştur. Dava yalnız ayrılık kararı verilmesine ilişkin olmasına göre isteğin kabulü gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ( TMK. md. 167, 170/2 )…”

2-) Eşlerden birinin, güven sarsıcı davranışlar sergilemesi, buna karşın diğer eşin bir kusurunun bulunmaması durumunda; ayrılığa karar verme koşulları gerçekleşmiş kabul edilir.

2.H.D. T: 03.05.2012 E: 2011/14842, K: 2012/11921

”…Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilekse ayrılık isteyebilir (TMK.md.167). Dava, Türk Medeni Kanununun 170. maddesine dayalı ayrılık kararı verilmesi istemine ilişkindir. Toplanan delillerden davalının eşinden habersiz evdeki eşyaları taşıdığı ve güven sarsıcı davranışlar içine girdiği; buna karşılık davacı kadının ise herhangi bir kusurunun kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında Türk Medeni Kanununun 167. ve 170. maddesi nazara alınarak ayrılığa karar verme koşulları gerçekleşmiş olduğundan; davacının davasının kabulü ile takdir edilecek süre ile ayrılığa hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup; bozmayı gerektirmiştir.”

3-) Eşlerden birinin, evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, eşine şiddet uygulayıp hakaret etmesi ve diğer eşin bir kusurunun bulunmaması durumunda tmk 167. ve 170. maddeleri uyarınca ayrılığa karar verilebilir.

2.H.D. T: 21.01.2010, E: 2009/21175, K: 2010/1208

”…Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. (TMK.md.167) Dava Türk Medeni Kanununun 170.maddesinden kaynaklanan ayrılık kararı verilmesi istemine ilişkindir. Toplanan delillerden davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine hakaret edip şiddet uyguladığı, davacı kadının ise geçimsizlikte bir kusurunun olmadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında Türk Medeni Kanununun 167.ve 170.maddesi nazara alınarak davacının davasının kabulü ile ayrılığa karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…”

4-) Ayrılığa karar verebilmek için, boşanma sebebinin ispatlanmış olması gerekir. Boşanma sebebi gerçekleşmemiş ise ayrılık talebinin de reddine karar verilmelidir.

2.H.D. T: 18.02.2013, E: 2012/3023, K: 2013/3849

”…Dava, münhasıran Türk Medeni Kanununun 167, 170/2 ve 171. maddeleri uyarınca ayrılığa karar verilmesine ilişkindir. Davacı, ayrılık kararına esas boşanma sebebi olarak, Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesindeki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebine dayanmıştır. Mahkemece, talep kabul edilerek ayrılığa karar verilmiştir. Ayrılığa karar verebilmek için, boşanma sebebinin ispatlanmış olması gerekir. Boşanma sebebi gerçekleşmemiş ise, ayrılık talebinin de reddine karar verilmelidir. Toplanan delillerden; tanık anlatımlarında geçen kocanın eşine şiddet olayından sonra, evliliğin uzun süre devam ettirilerek tarafların birlikte yaşamayı sürdürdükleri, böylece bu olayların davacı tarafından affedildiği, en azından hoşgörüyle karşılanmış sayılması gerektiği; sonraki olaylara ilişkin tanık beyanlarının ise somut görgüye ve bilgiye dayanmadığı, anlatılanların duyuma ve davacının kendilerine söylediğinin aktarılmasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylara dayalı olarak boşanma veya ayrılık kararı verilemeyeceği gibi; duyuma dayalı veya taraf sözlerinin aktarılması niteliğindeki beyanlara dayalı olan olaylar da sabit kabul edilemez. O halde; en azından Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesindeki boşanma koşulları bile gerçekleşmiş olmadığından; ayrılık talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yeterli olmayan gerekçeyle ayrılığa karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir…”

 

 

Madde 162: Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

Madde 162- (1) Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

(2) Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

(3) Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

İlgili Yargıtay Kararları

1-) Y. 2. H.D. T: 25.01.2022, E: 2021/9923, K: 2022/492:

“…Davacı-karşı davalı kadın tarafından pek kötü ve onur kırıcı davranış (TMK m. 162), olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebi ile boşanma (TMK m. 166/1) talep edilmiş, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, dava ve karşı davanın Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi gereğince kabulü ile tarafların TMK 166/l. maddesi uyarınca boşanmalarına ve boşanmanın fer’ilerine, kadının TMK m.162’ ye dayalı davasının ise reddine karar verilmiş, karara karşı davacı-karşı davalı kadın tarafından TMK m.162’ye dayalı davasının reddi … yönünden istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince, kadın yararına toptan yoksulluk nafakası ödenmesine, erkeğin manevî tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, tarafların diğer istinaf itirazlarının ise esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı erkeğin, eşine fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı erkeğin eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış niteliğindedir. O halde, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde yer alan boşanma sebebinin oluştuğu dikkate alınarak davacı-karşı davalı kadının davasının kabulü gerekirken reddi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir…”

2-) Y. 2. H.D. T: 07.03.2016, E: 2015/14215, K: 2016/4389:

“…Davacı kadın, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiş; mahkemece, davalı erkeğin ”eşine kötü, saygısız davrandığı, onu aşağıladığı, hakaret ettiği, eşine ve çocuğuna şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, sadakatsiz davrandığı, gelirini ailesinden gizlediği ve ortak konutu terk ettiği” gerekçesiyle tarafların pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) sebepleriyle boşanmalarına karar verilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 162. maddesi gereğince pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, her türlü kötü veya onur kırıcı davranış değil, ağır derecede pek kötü veya onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi gerekir.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı erkeğin başka bir kadınla duygusal içerikte mesajlaşmak suretiyle güven sarsıcı davranışlar sergilediği, eşine karşı ilgisiz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmediği ve ”sen ne işe yararsın diyerek” eşini aşağıladığı anlaşılmaktadır. Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen eşine yönelik fiziksel şiddet fiilinin 2012 yılı Mayıs ayında gerçekleştiği ve sonrasında evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam ettiği anlaşılmakta olup, kadının bu olayı affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Bu duruma göre davalı erkeğin gerçekleşen kusurlu davranışları pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli değildir. Davacı kadının açtığı davada Türk Medeni Kanununun 162. maddesi koşulları oluşmadığı halde, kadının Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir…”

3-) Y. 2. H.D. T: 28.01.2020, E: 2019/8705, K: 2020/415

“…Davalı-davacı kadın, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde yer alan “Pek kötü muamele” ve “Onur kırıcı davranış” sebebine dayanarak boşanma davası açmış, dava reddedilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-davalı erkeğin eşine birkaç defa fiziksel şiddet uyguladığı ve fiziksel şiddet nedeniyle kadının kulak arkasında yırtılma oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı-davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca davanın kabulü gerekmektedir. Ne var ki, temyize getirilmeyerek, tarafların kabul edilen TMK 166/1-2 maddesi gereği açılan boşanma davalarındaki boşanma hükmü kesinleştiğinden, kadının TMK 162. maddesi uyarınca açtığı boşanma davasının konusuz hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kadının bu boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir…”

4-) Y. 2. H.D. T: 13.12.2017, E: 2016/8383, K: 2017/14438

“Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için (TMK m. 162) her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranışın gerçekleşmesi gerekir.”

5-) Y. 2. H.D. T: 24.09.2012, E: 2012/4316, K: 2012/22373)

“…Davalının zaman zaman eşine ve çocuklarına fiziki şiddet uyguladığı, eşine “mayası bozuk, sütü bozuk, şeytan tabiatlı” şeklinde sözler sarfettiği, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davalının gerçekleşen bu davranışlarının, davacının vücut bütünlüğünü ve onurunu ağır biçimde zedelediği, sağlını ve ruhsal bütünlüğünü bozduğu tartışmasızdır. Bu bakımdan açıklanan davranışlar pek kötü ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup, Türk Medeni Kanununun 162. maddesindeki boşanma sebebini oluşturur…”

 

 

 

Madde 166: Evlilik birliğinin sarsılması

VI. Evlilik birliğinin sarsılması

Madde 166 – (1) Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

(3) Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

(4) Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

İlgili Yargıtay Kararları

1-) Eşini sözlü olarak aşağılayan ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddet uygulayan diğer eş, evlilik birliğinin temelinden sarsılması yönünden kusurludur.

Y. 2. H.D. T: 05.11.2019, E: 2019/6157, K: 2019/10856

“…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşini “Sen ancak benim paramla varsın, sen ben yoksam hiçsin” diyerek aşağıladığı ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddetinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-karşı davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir. O halde davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

2-) Ortak çocuklara hakaret etmek, eşinin ailesini istememek ve aile sırlarını başkalarıyla paylaşmak boşanma sebebidir.

Y. 2. H.D. T: 28.01.2021, E: 2020/6186, K: 2021/782

“Davacı erkeğin açtığı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilerek boşanma ve fer’ilerine hükmedilmiştir. Hükme karşı davalı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi, davacı erkeğin tam kusurlu olduğundan bahisle, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Hüküm, davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; dosyanın tetkikinden davacı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurulmamak suretiyle kesinleşen eşini kovma, tehdit etme ve eşinin ailesine “Gelin kızınızı alın, öldürmemi mi bekliyorsunuz, boşayacağım” deme kusurlu davranışları yanında, ortak konutun satılmasına karşı çıkan eşine şiddet uygulama, eşinin ve çocuklarının rızası hilafına İstanbul’dan Sivas’a tayin isteme, taraflar arasında yaşanan son olay sonrası eşini kovduktan bir süre sonra kadın eşin eve dönmesi üzerine evden ayrılma şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışlarının bulunduğu; davalı kadının da ortak çocuklara hakaret ettiği, eşinin ailesini istemediği ve aile sırlarını çevresi ile paylaştığı anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.”

3-) Evlilik birliği süresince eşine sürekli olarak fiziksel şiddet uygulayan diğer eşin affedildiğinden bahsedilemez.

Y. 2. H.D. T: 29.09.2021, E: 2021/4369, K: 2021/6625

“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı erkeğin evlilik birliği süresince değişik zamanlarda ve süreklilik arz eder şekilde eşine fiziksel şiddet uyguladığı bu itibarla davacı kadının davalı erkeği affettiğinden bahsolunamayacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir. O halde davacı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

4-) Bir eşin diğer eşe fiziki şiddet uygulaması, hakaret etmesi ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmemesi, taraflar arasında ortak hayatın temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğunu gösterir.

Y. 2. H.D. T: 13.10.2010, E: 2009/14611, K: 2010/16806

 

“Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı-karşılık davacının eşine fiziki şiddet uyguladığı, hakaret ettiği ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşılık davalı tarafından açılan davanın kabulü ile boşanmaya (TMK md. 166/1) karar verilecek yerde, davanın niteliği gereği araştırılması gerekmeyen bir konuda kesin mehile uyulmadığından bahisle reddi doğru görülmemiştir.”

5-) Taraflar arasında sadakat yükümlülüğünün ihlali, tehdit ve fiziksel şiddet gibi durumların bulunması ortak hayatın temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğunu gösterir.

Y. 2. H.D. T: 26.11.2018, E: 2017/3495, K: 2018/13446

“Mahkemece davalı-karşı davacı kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebi uyarınca Türk Medeni Kanunu 166/1 maddesi hükmüne dayanarak açılan boşanma davasının reddine, davacı-karşı davalı erkek tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebi uyarınca Türk Medeni Kanunu 166/1 maddesi hükmüne dayanarak açılan boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin eşini tehdit ettiği ve eşine fiziksel şiddet uyguladığı, davalı-karşı davalı kadının ise sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ispatlanmıştır. Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı kadın davacı-karşı davalı erkeğe nazaran ağır kusurlu olup evlilik birliğinin devamının taraflar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı, Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı kadın da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK m. 166/1-2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile kadının davasının reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

6-) Evlilik birliği görevlerini yerine getirmeme, eş veya çocukla yeterince ilgilenmeme, birlikte yaşamaktan kaçınma ve haklı neden olmadığı halde yatakları ayırma durumlarında evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilir.

Y. 2. H.D. T: 06.04.2022, E: 2022/1726, K: 2022/3306

 

“Yasada evlilik birliğinin sarsılması başlığı altında ise; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir (TMK m. 166/1) ” şeklinde genel boşanma sebebi yer almaktadır. Eylemli ayrılık adı altında özel/ayrı bir boşanma sebebi ise düzenlenmemiştir.

Ancak, somut olayın özelliğine göre, çok uzun süreli eylemli ayrılıkların, genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle (TMK m. 166/1) açılmış davalarda değerlendirilmesi gerekir. Buna engel olacak yasal bir düzenleme yoktur. Dairemizin, “… Tarafların beş yıllık evlilikten sonra sık sık kavga edip ayrıldıkları son olarak ayrıldıkları ve tanık beyanıyla 5-10 seneden beri bir araya gelmedikleri anlaşılmıştır. Karı-Kocanın ortada önemli bir neden ve taraflardan birinin belirgin kusuruna dayalı olmaksızın belirtilen uzun süre bir araya gelememeleri taraf vekillerinin beyanlarıyla da 2 yıldır evlilik birliğini fiilen tatil ettikleri bu nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve tarafların yeniden bir araya gelmelerinin mümkün olmadığı anlaşıldığından davacının karar düzeltme isteğinin kabulüyle Dairenin 6.11.2000 gün 11614-13566 sayılı bozma kararının kaldırılmasına, ve hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” yönündeki kararı da bizi aynı sonuca götürmektedir (Y.2.HD., 29.01.2001, E: 2001/247-K: 2001/1369).

Çünkü, eylemli ayrılık sırasında da eşlerin birbirlerine karşı yukarıda belirtilen tüm yükümlülükleri devam etmektedir (TMK m. 185,186,322,327). Oysa, eylemli olarak ayrı yaşayan eşlerin bu yasal yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiklerini söylemek çok zordur. Diğer bir anlatımla, eşlerin birlikte yaşamayı reddetmeleri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüğün ihlali olup boşanma sebebi oluşturur (KILIÇOĞLU, Ahmet M. : Aile Hukuku, Ankara 2016, s.138).

Dairemizin içtihatlarına göre, bir boşanma davasında eşlerin ileri sürdüğü “birlik görevlerini yerine getirmeme”, eş veya çocukla yeterince ilgilenmeme”, “birlikte yaşamaktan kaçınma”, “haklı neden olmadığı halde yatakları ayırma” gibi evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülüklerin ihlali niteliğindeki olguların kanıtlanması durumunda, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilip boşanmaya karar verilirken, çok uzun süre ayrı yaşayan ve bu nedenle evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin hiçbirini yerine getirmeyen eşlerin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını kabul etmek ve boşanma davalarının reddine karar vermek, Türk Medeni Kanununun benimsediği boşanma hukuku ilkelerine uygun olamaz. Yıllarca ayrı yaşayan eşleri, yasa zoruyla bir araya getirmek de mümkün değildir. Ayrıca, yasanın “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar” (TMK m.185/3) yönündeki açık ve emredici hükmüne karşın, sadace sadakat yükümlüğüne aykırılık ile eşlerin birbirlerine yardımcı olmama olgularını evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) nedeni sayıp, aynı maddede yer alan “birlikte yaşama zorunluluğunu” görmezden gelmek, yasanının sözüne ve özüne uygun düşmez.”