Velayet

Tam Velayet Nedir?

Velayet; çocukların bakım, koruma ve çeşitli yönlerden yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla anne babanın, çocuklarının şahısları ve malları üzerinde sahip oldukları hak, yetki ve ödevlerdir.

Tam velayet, ebeveynlerden birinin müşterek çocukların şahısları ve malları üzerindeki hak, yetki ve ödevleri tek başına kullanmasıdır.

Ortak velayet nedir?

Ortak velayet, müşterek çocukların şahısları ve malları üzerindeki hak, yetki ve ödevleri ebeveynlerin birlikte kullanmasıdır. Ülkemizde daha yeni bir kavram olan bu velayet türünün henüz uygulamada nasıl yürütüleceği bir yasayla güvence altına alınmamıştır.

Kız çocukların velayeti anaya, erkek çocukların velayeti babaya mı verilir?

Velayet konusunda hukukumuzda bu yönde bir düzenleme yahut uygulama bulunmamaktadır. Çocukların velayeti hususunda göz önünde bulundurulan en önemli husus kesinlikle cinsiyeti değil; çocuğun üstün yararıdır.

Bu anlamda özellikle çocuğun yaşı küçükse, annesinin bakım ve ilgisine ihtiyaç duyduğu kabul edilir ve uygulamada genellikle çocuk anneye verilir. Fakat özellikle annenin haysiyetsiz bir hayat sürmesi, çocuğa bakmasının sakıncalı olduğu bir durumun bulunması halinde küçük dahi olsa çocuğun velayetinin hakimin takdiri ile babaya verilmesinde engel yoktur.

Çocuğunun velayeti kendisine verilen kişinin hakları nelerdir?

Çocuğun velayetinin kapsamı TMK’nın 339. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar, önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terk edemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana ve babası koyar.”

Bu anlamda velayet kendisine verilen taraf çocuğun bakımı, eğitimi ve üçüncü kişilere karşı hukuki ve yaşamsal anlamda temsili konularında, yararına olmak koşuluyla, gerekli kararları alıp uygulama hakkına sahiptir.

Çocuklarla velayet kendisine bırakılmayan ebeveyn ne şekilde görüşebilir?

Bu durum hukuksal zeminde “çocukla kişisel ilişki tesisi” olarak tanımlanmaktadır. Kişisel ilişkinin tesisi ise ergin olmayan çocuk ile velayeti kendisinde olmayan ebeveyn arasında ilişki kurma ve koruma amaçlıdır. Çocuğun velayeti kendisine verilmeyen tarafın çocukla görüşmesi özel ve ciddi anlamda engelleyici sebeplerin olmaması halinde engellenemez.

Bu anlamda anlaşmalı boşanma protokolünde taraflar çocukla velayet kendisine bırakılmayan ebeveynin kişisel ilişki kuracağı zamanları serbestçe takdir edebileceği gibi, gerek anlaşmalı gerekse çekişmeli boşanma davalarında kişisel ilişkinin tesisini mahkemenin kanaatine bırakabilirler. Kişisel ilişki ise uygulamada genellikle, her ayın 1. ve 3. hafta sonu belirli sürelerle (yatılı olmadan yahut yatılı olarak), bayramlarda, Kasım ve sömestr tatilleri ile yaz tatilinin belirli zamanlarında tesis edilmektedir.

Çocukların gösterilmemesi halinde ne yapılabilir?

Bu konu hakkında öncelikle belirtmek gerekir ki, çocukla kişisel ilişki kurma hakkı “velayet hakkından bağımsız”, kişilik hakkının içeriğinde yer alan bir değerdir. Bu sebeple bu haktan feragat edilemez ve bu hak devredilemez. Ebeveynin çocuk ile kişisel ilişki kurması kendisi için hem bir hak hem de bir yükümlülüktür.

Bu anlamda mahkeme kararına rağmen çocuğun gösterilmemesi bir suçtur. Kişisel ilişki tesis edilmesiyle kişisel ilişki alan ebeveyn, çocuğunu görüş günlerinde göremiyorsa çocuğun teslim edilmesi adına icra takibi başlatabilecektir. Çocuğun teslim edilmesi konulu icra takibinde ve görüş günlerinde, çocuk, velayeti kendisinde olan taraftan icra memuru ve uzman pedagog eşliğinde alınabilecektir. Ancak buna rağmen velayet kendisinde olan eş tarafından çocuk teslimi yapılmamış ve diğer ebeveyn çocuğu ile görüşememişse icra memur tarafından bu durum tutanak altına alınacak ve çocuğun teslim edilmemesi suçu işlenmiş olacaktır. Bu aşamada icra ceza mahkemesine başvurularak, “Çocuk Teslim Etmeme Suçu” ile velayet verilen ebeveyne karşı şikayet yoluna başvurulabilir.

Çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan ebeveynle görüşmesi hangi nedenlerle engellenebilir?

Çocuğun, velayeti kendisine bırakılmayan ebeveyn ile kişisel ilişki kurması sebebiyle yararı tehlikeye girdiği takdirde, bu ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı kesin olarak ve tamamen kaldırılabilir, belirli bir süre ile durdurulabilir veya sınırlandırılabilir.
Yargıtay tarafından anne veya baba çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezlerse, çocuk psikolojik veya fiziksel şiddete uğrarsa ya da cinsel istismara maruz kalırsa, yahut kişisel ilişki kurma hakkı olan ebeveynin çocuğu kaçırması durumlarının söz konusu olması gibi durumlarda çocuğun üstün yararı tehlikeye girmiş kabul edilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi sebepleri nelerdir?

Velayetin değiştirilmesine ilişkin şartlar TMK’nın velayete ilişkin hükümlerinden “Durumun Değişmesi” başlıklı 183. maddesinde, “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere, çocuğun velayeti kendisinde bulunmayan ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurmasının velayet sahibi eş tarafından engellenmesi, çocuğun üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocuğun menfaatinin gerektirdiği nedenlerin (sağlık, bakım, eğitim, vb.) gereği gibi yerine getirilmemesi, velayeti kendisinde bulunan anne ya da babanın yeniden evlenmesi, velayet hakkı kendisine verilen tarafın bir başka yere taşınması, ölüm gibi çocuğun üstün yararına aykırı durumların varlığı, sayılanlarla sınırlı olmamakla birlikte velayetin değiştirilmesi sebepleri olarak ele alınabilir.

Çocuğun geçici velayeti kendisinde olan taraf çocuğu yurt dışına çıkarabilir mi?

Çocuğun velayetine sahip olmanın kapsamı hakkında ilgili kanun TMK’nın 182. ve 339. maddeleri, velayeti bulunduran tarafın çocuğu tek taraflı alınan bir kararla yurt dışına çıkarılabilmesine izin vermemektedir.

Buna rağmen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bu konuyla ilgili aldığı 2015/11374 Esas, 2015/12897 Karar ve 17.06.2015 tarihli karar, “Velayet hakkı kendisinde bulunan eşin velayet hakkını kullanmasının doğal sonucu olarak ortak çocuğu yurt dışına çıkarmasının boşandığı eşinin muvafakatıne bağlı bulunmadığı gibi çocuğun velayeti annede olup, babanın “oluru” olmaksızın çocuğun götürüleceği ülke makamlarının “giriş vizesi” vermediğine ilişkin bir belgenin sunulmamış olmasına göre, isteğin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” şeklindedir.

Bu karara göre çocuğun, geçici de olsa, velayeti kendisine verilen tarafça yurt dışına çıkarılması hukuka aykırı olmayıp; çıkarılan ülkenin hukuk düzeni de çocuğa giriş izni verebilmek için velayeti kendisinde bulunmayan eşin iznini de aramıyorsa diğer tarafın iznine gerek olmaksızın çocuk yurt dışına çıkarılabilecektir.

Taraflardan biri Türk vatandaşı değilse velayet kime verilir?

Velayet hususunda daha önce verdiğimiz bilgiler ışığında çocuğun velayetinin verilmesinde, tarafların açıkça çocuğun üstün yararına aykırılık teşkil edecek bir durumu olmadıkça, tarafların cinsiyetinin, ekonomik durumunun ve buna benzer diğer durumların bir etkisi olmadığını söylemiştik.

Buna göre, çocuğun velayetinin verilmesinde tarafların uyruğu da mahkemece gözetilecek bir husus değildir. Çocuğun velayetinin Türk vatandaşı olmayan tarafa verilmesinde hiçbir engel olmayıp; çocuğun yararı velayetinin Türk vatandaşı olmayan tarafa verilmesini gerektiriyorsa velayet bu tarafa verilecektir.

Velayet konusunda mahkeme çocuğun fikrini alır mı?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Çocuk Haklarının kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerekliliği esastır. Buna göre velayet düzenlemesinde asıl olan çocukların yararıdır ve velayet konusunda ana ve babanın yararı ile çocuğun yararı çatıştığı takdirde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gerekir. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi de mümkündür. Bu nedenle, idrak çağındaki çocuğun velayeti konusunda çocuğun fikrinin sorulmaması açıkça hukuka aykırıdır ve aksine emare bulunmadıkça velayetin düzenlenmesinde idrak çağındaki çocuğun fikri alınmalıdır.

Sosyal inceleme raporu nedir?

Kısaca SİR olarak anılan sosyal inceleme raporu, velayetin verilmesine ilişkin olarak velayete ilişkin olarak tarafların kimlik bilgileri, fiziksel ve psikolojik durumları, çevre ve aile ilişkileri, kültürel özellikleri ile sağlık, eğitim durumu, sosyal faaliyetlere katılımı, aile öz geçmişi ve kişilerin güncel durumu, mesleki durum ve ilişki, ekonomik durum gibi bilgilerin araştırılması sonrasında elde edilen rapordur. Bu raporda uzman, taraflarla görüşmeler yapar. Sosyal inceme raporu, uygulamada velayetin kime verileceğinin belirlenmesinde büyük öneme sahiptir.

Raporu hazırlayan uzman, raporun sonuç ve değerlendirme bölümünde; teşhise dayalı tedavi ya da yardım planları, çözümü bulunan ve bulunmayan sorunlar, başka kuruma havale gereken konularda ki önerilere yer vererek raporu mahkemenin dikkatine sunar.

Geçici velayet nedir?

Boşanmaya müteakiben taraflar, varsa müşterek çocuğun velayeti için de bir talep varsa ileri sürer ve bul talep mahkeme tarafından değerlendirilir. Fakat sanılanın aksine taraflar çocuğun velayetini alabilmek için sadece mahkeme gerekçeli kararı yazana kadar beklemek zorunda değildir. Mahkeme gerekli önlemleri alarak müşterek çocukların velayeti konusunda geçici olacak şekilde velayet karar verebilir.

Çocuk ile şahsi ilişki günleri nasıl belirlenir?

Çocuk ile şahsi ilişki günleri, tarafların bu konuda ve birlikte değerlendirilecek ihtiyaçlara ve özel durumlara göre anlaşma halinde özgürce belirlenebilir.

Fakat boşanan taraflar şahsi ilişkinin tesisi konusunda anlaşma sağlayamıyorlarsa, mahkemeye müracaat edip hakim tarafından şahsi ilişki günlerini belirlenmesini de isteyebilirler.

Mahkeme, kardeşleri ayırır mı?

Daha önce velayete ilişkin diğer sorularımızın cevaplarında da sıkça değindiğimiz üzere, velayetin verilmesinde en önemli etken “çocuğun üstün yararı”dır.

Mahkemeler müşterek çocukların birden fazla olduğu durumlarda velayete ilişkin belirleme yaparken hangi çocuğun hangi ebeveynde kalmasını, çocuğun üstün yararının korunmasına hangisinin daha çok hizmet ettiğine göre belirleme yapacak ve karar verecektir. Yani hukukumuzda çocukların ayrılmasına engel bir durum yok.

Bununla birlikte Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, önlerine gelen bu tür uyuşmazlıklarda olayı tüm yönleriyle değerlendirip kardeşlerin ayrılmasının çocukların fikri ve ruhi gelişimleri için yararlı olmadığına kanaat getirerek ilk derece mahkemesinin çocukların velayetlerinin farklı ebeveynlere verdiği kararları bozabildiği de biliniyor.

Velayet, taraflardan birine verilirken çocuğun yaşı önemli mi?

Aile Mahkemesi hakimlerinin, velayete ilişkin karar alırken göz önünde bulundurduğu ilk husus çocuğun yaşıdır. Çünkü farklı yaş gruplarından çocukların bakımında hangi ebeveynin velayetinin çocuğun daha fazla yararına olacağı konusunun değerlendirilmesi gerekir.

Bu konuda belirli bir kanun maddesi yahut içtihat birliği olmamakla birlikte, Yargıtay’ın kararlarında karşılaştığımız örneklerin büyük bir çoğunluğunu göz önüne alarak bir genelleme yapmak gerekirse:

0-3 Yaş Arası Çocukların Velayeti:

Çocuğun bakıma en muhtaç olduğu bu yaş aralığındaki çocuğun velayeti, çocuğun hala anne sütüyle besleniyor olması, anne bakım ve şefkatine gereksinimlerinin aşikar olduğu gerekçesiyle anneye verilir.

Bu yaşgrubundaki bir çocuğun anneden alınarak babaya verilmesi, çocuğun sağlığı vegelişimi açısından telafisi zorzararlar meydana getirebilir. Fakat çocuğun velayetinin annede bulunması çocuğun yararına açıkça aykırıysa, örneğin; anne çocuğa bakmak istemiyorsa, çocuğun bakımını gerektiği şekilde sağlayamıyorsa, annenin yaşadığı hayat çocuğun gelişimi için yarardan çok zarara neden olacaksa ve bu kapsamda değerlendirilebilir başkaca durumların varlığı halinde 0-3 yaş grubundaki çocuğun velayetinin babaya verilmesinin önünde bir engel bulunmuyor.

3-6 yaş Yaş Arası Çocukların Velayeti:

Çocuğun yaşının 3-6 yaş arasında olması halinde, anne bakım ve şefkatine daha az ihtiyaç duyduğu kabul edilmektedir.

Her ne kadar 0-3 yaş aralığındaki çocuğa oranla daha az bakıma ihtiyaç duysalar da, bu yaş aralığındaki çocukların da babaya verilmesi annenin yukarıda örneklediğimizi gibi durumlarının olması halinde söz konusu olabildiğinden istisnaidir.

Okul Çağındaki Çocuğun Velayeti:

Okul çağındaki çocuğun velayetinin tespitinde, yaş yine önemli bir kriter olarak değerlendiriliyor. 7-18 yaşlarını kapsayan okul çağı açısından, çocuğun yaşı ve cinsiyeti göz önüne alınarak yapılacak velayet değerlendirilmesinde ayrıca çocuğun iyi bir eğitim ve gelecek elde edebilmesini mümkün kılınmasında hangi eşin daha etkili olabileceği velayetin belirlenmesi ile ilgili olarak daha önde bulunur.

Velayet kendisinde olan taraf çocuğu şehir dışına çıkarabilir mi?

Velayet hakkının kendisinde bulunduğu tarafa sağladığı bir hak olarak, velayet hakkı kendisinde olan ebeveyn il değiştirirken diğer ebeveynden izin almak zorunda değildir. Dolayısıyla velayet hakkını bulunduran ebeveynin yer değiştirmesi diğerinin rızasına bağlı değildir. Fakat burada çocuğun diğer ebeveynle kişisel ilişki tesisini engelleyecek durumlardan kaçınılması gerekmektedir.

Çocuğun velayeti kendisinde olan taraf başka bir şehre yerleşebilir mi?

Bu sorumuzun cevaplanmasında öncelikle TMK’nın 183. maddesini ele almak gereklidir:

“2. Durumun değişmesi
Madde 183- Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.”

Anılan hüküm çerçevesinde, velayetin verildiği ebeveynin başka bir yere taşınması durumu çocuk açısından değerlendirilir. Eğer bu durum çocuğun yararına görülmezse ve velayetin verildiği ebeveynden alınarak diğer ebeveyne verilmesinin çocuğa daha faydalı olacağı kanaatine varılırsa, velayetin değiştirilmesi davası açılarak çocuğun velayetinin değiştirilmesine karar verilebilir. Bu durumda çocuğun yararı şeklinde değerlendirilecek durum ise velayeti bulunduran ebeveynin başka bir şehre yerleşmesi durumunda çocuğun mevcut şartlarındaki değişikliktir. Söz konusu değişiklik çocuğun zararına olacaksa yani çocuk halihazırda yaşadığı şartların altına düşecekse, yeni bir okula, çevreye ve insanlara alışması bu aşamada onun için zorluk yaratacaksa ebeveynin şehir değişikliği durumunun çocuğun yararına uygun olmayacağı açıktır.

Taraflar velayet konusunda anlaşamazlarsa çocuk yuvaya mı bırakılır?

Tarafların velayetin kimde kalacağı hususunda anlaşamamaları durumunda çocuğun yuvaya bırakılması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu anlamda öncelikle boşanma davası devam ederken çocuğun yararı gözetilerek taraflardan birine geçici olarak velayet verilir. Daha sonra kararın kesinleşmesi ve en sık karşılaştığımız şekliyle taraflardan birine tam velayet verilirken diğeri için şahsi ilişki tesis edilir.